'istanbul escort bayan'

partner bayan

muzlu pasta 9

muzlu pasta  9 EYVAH! GEÇ KALIYORUM! “Hayatı seviyor musun? öyleyse zamanını israf etme, çünkü hayatın yapıldığı madde zamandır.” Benjamin Franklin Bu paniğin en bilinen belirtilerinden biri “Bu ilişki nereye gidiyor?” sendromudur. Bir ilişki sürdükçe sürüyor ve ufukta evlilik görünmüyorsa, o zaman durup bir düşünmelidir, iliş- kinin sonu bir yere varmayacaksa, vakit kaybetmemelidir. İşte bu psikolojiyle güzelim ilişkiler bir çırpıda bitirilir. İçimizde, “Sonu nereye varırsa varır. Mühim olan yaşanı- lan güzel anlardır.” deme cesaretini gösterebilen aslan yürek- lilerin sayısı pek azdır. Öylesine şartlandırılmışız ki. Çocukluk günlerimizden beri, oyuncak olarak elimize hep bebekler, plastik çay-kahve fincanları, küçük ocaklar, tencere- ler filan verilmiş. Bebeklerimizi pışpışlamış, altlarını temizle- miş, saçlarını taramış-örmüş, onlara kıyafetler dikmişiz. Haya- li misafirlerimize görünmez yemekler pişirip boş tabaklarda ikram etmişiz. Gelecekte üstleneceğimiz “anne”lik rolüne daha o zaman- dan, böylece hazırlanırmışız. Gelecekte izleyeceğimiz yol, yani evlenip çoluk çocuğa ka- rışmamız gerektiği, bilinçaltımıza böylece işlenirmiş. Kafalarımızın içinde bu kayıtlarla yaşarken, toplumda ya-

muzlu pasta 7

KIZ MUHABBETLERİ “Kullandığınız kelimeler, nasıl yaşayacağınızı belirlerler.” Yunan Atasözü a)    Ekonomi b)    Politika c)    Dekorasyon d)    Yemek tarifleri e)    Hiçbiri Bildiniz! Bunlar, “kız muhabbetlerinde en çok ne konuşulur?” soru- sunun çok seçenekli cevaplarıydı. Doğru cevap da hiç kuşku- suz “e” şıkkı, yani “Hiçbiri” idi. Tamam. Böylece, kız muhabbetlerinde ne konuşmadığımızı söyle- miş oldum. E ne konuşuyoruz o zaman? Erkekler… İlişkiler… Erkekler… İlişkiler… Erkekler… Haftanın beş günü, günde minimum sekiz saat çalışıyoruz. Hayatımız enflasyon tahminleri, kur varsayımları, ithalat mev- zuatındaki değişiklikler, A tipi fonlar, B tipi fonlar, C tipi fon- lar arasında geçiyor. Bizler iş kadınlarıyız. Makro düşünür, mikro uygularız. İş- lerimizde uzmanlaşmışız, çok iyi işler ortaya çıkarırız.Ama biz kadınız! Süslü unvanlarımız ve başarılı kimliklerimizin arkasında her birimiz birer kadın. Duygusalız. Süslenmeyi, iyi giyinmeyi, güzel olmayı ve beğenilmeyi çok severiz. Gezip tozmaya, eğlenmeye bayılırız… Sevgililerimize taparız. Hal böyle olunca da, ne enflasyon ne de İMKB, gerçekte il- gimizi çeken konular çok

muzlu pasta 6-

29 Mayıs 2013

muzlu pasta  6- Neleri Dert Ediniriz? —    Ben ona “Aşkım” yazdım, o bana cevabında “Canım” dedi. Acaba çok mu anlam yükledim? Aynı şeyleri hissetmi- yor muyuz? Belki de hissetmiyoruz ve beni frenlemek isti- yor… —    Nereden çıkarıyorsun bunları canım yaaa… Belki işte başı çok kalabalıktı ve bir çırpıda yazdı… Bence boşuna endi- şeleniyorsun… Hem zaten erkekler bizim kadar duygu yüklü olamıyorlar, canım-cicim yapamıyorlar ki… —    Ama bak bitirirken ben ona “Muckssssssssssss” yazmış- tım, o bana “Öptüm” demiş…. Yok yok, beni sevmiyor gali- ba… Üffffff… Daha Daha Neler Konuşuruz? —    İlk g-sfringimi 96 yılında giymiştim. —    96 mı? O zamanlar g-string var mıydı ki? Ben sanıyorum 99’da filan giydim… —    Vardı vardı ama yeni çıkmıştı. Öyle çok yaygın değildi. Nasıl rahat ettim, anlatamam. —    Ay gerçekten çok rahatlar. Şimdi eski tipler bana baba- anne çamaşırı gibi geliyor. Giyenleri resmen küçümsüyorum! —    Sen her gün mü giyiyorsun? Ben periyodik günlerde ra- hat

muzlu pasta 5-

     muzlu pasta  5 OTUZ YAŞLARINDAKİ KADINLARDAN BERABER VE SOLO SÖYLENMELER-l Şunun şurasında, topu topu birkaç başlıkla biz otuz yaşla- rındaki, kariyer sahibi ve bekâr kadınları tanımak mümkün mü? Bence değil. iyisi mi, bizleri daha iyi tanımanız için size günlük hayatta neler konuşuruz, kafamızın içinden neler geçiririz; biraz daha ipucu vereyim. Artık, varın siz anlayın biz nasıl kadınlarız! Araba Kullanırken Aklımızdan Neler Geçer? 4 4 4 —    Şu sağdan-soldan geçen arabalara nasıl görünüyorum aca- ba? Ben tüm bu şarkılara eşlik ederken onlar, “Kıza bak, kendi kendine konuşuyor,” mu diyorlardır? Hele hele oturduğum yerde şu fıkır fıkır dansedişime, direksiyonumu darbuka misali dumtı- kı dumtıkı çalmama ne demeli? Kesin bu deli diye düşünüyorlar- dır… Amaaaaannn kimin umurunda? Boşversene kızım, sen key- fine bak! Hem böylece güne de iyi başlamış oluyorsun, işe gider- ken lay lay loy loy keyfini buluyorsun. —    Yalnız böyle keyif meyif derken dünyada ne gelişmeler olu- yor hiç haberim

muzlu pasta 4-

muzlu pasta  4- KIZ MUHABBETLERİ “Kullandığınız kelimeler, nasıl yaşayacağınızı belirlerler.” Yunan Atasözü a)    Ekonomi b)    Politika c)    Dekorasyon d)    Yemek tarifleri e)    Hiçbiri Bildiniz! Bunlar, “kız muhabbetlerinde en çok ne konuşulur?” soru- sunun çok seçenekli cevaplarıydı. Doğru cevap da hiç kuşku- suz “e” şıkkı, yani “Hiçbiri” idi. Tamam. Böylece, kız muhabbetlerinde ne konuşmadığımızı söyle- miş oldum. E ne konuşuyoruz o zaman? Erkekler… İlişkiler… Erkekler… İlişkiler… Erkekler… Haftanın beş günü, günde minimum sekiz saat çalışıyoruz. Hayatımız enflasyon tahminleri, kur varsayımları, ithalat mev- zuatındaki değişiklikler, A tipi fonlar, B tipi fonlar, C tipi fon- lar arasında geçiyor. Bizler iş kadınlarıyız. Makro düşünür, mikro uygularız. İş- lerimizde uzmanlaşmışız, çok iyi işler ortaya çıkarırız.Ama biz kadınız! Süslü unvanlarımız ve başarılı kimliklerimizin arkasında her birimiz birer kadın. Duygusalız. Süslenmeyi, iyi giyinmeyi, güzel olmayı ve beğenilmeyi çok severiz. Gezip tozmaya, eğlenmeye bayılırız… Sevgililerimize taparız. Hal böyle olunca da, ne enflasyon ne de İMKB, gerçekte il- gimizi

muzlu pasta 3-

muzlu pasta 3- — Boşveeeeeeeer… Ben diyordum sana, o adam beş para et- mez diye… Yok yok, belliydi… Ben o hareketinden anlamıştım zaten… Çok iyi yaptın! Sürtülsün burnu biraz! Bak filancanın sevgilisi de çok çektiriyordu kıza… Terk et dedik, terk etti… Şimdi adam kızın altına arabayı çekti, yüzüğü de taktı! * En nefret ettiğim durum nedir, bilir misiniz? Kuaförde bir sürü işkenceye tabi tutulur ve sonunda dışarı tamamen “sıfırlanmış” olarak, pırıl pırıl çıkarsınız. Sanki artık ömrünüzün geri kalan kısmını böyle geçirecekmişsiniz gibi. Ancak bu bakımın üzerinden daha bir gün bile geçmeden pırıltı hemen sönmeye başlar. İlk gün saçın fönü, üçüncü gün ojeler bozulur; yedinci günde tüyler tekrar baş gösterir ve pü- rüzsüzlük hissi kaybolur. Sanki boşa kürek çekiyormuşuz gibi, aynı terane tekrar başlar… Peki bu bakımsal durumlar kuaförle biter mi? Kesinlikle hayır… Kimi zaman çamurlara bulanır, kimi zaman naylonlara sa- rılır, kimi zaman oranıza buranıza elektrik kabloları bağlanır, kimi zaman

muzlu pasta 2-

muzlu pasta 2- —    Doğru, en mantıklı olanı buydu zaten.. İki saattir tartışı- yoruz, printer honveyör girişinde olursa süreç daha hızlı işler. Arkadaşım yine kulağıma eğildi: —    Şuna baksana! Açık renk ruj hiç iyi gitmemiş… Bence koyu renk sürse daha hoş olurdu! Baksana kırk yaşında ama yüzünde tek bir kırışıklık bile yok! Acaba ben mi yanlış görü- yorum? Sen de baksana, ışıktan mı böyle gözüküyor? Yok ca- nınım, tek bir çizgi bile yok. Taş gibi bir cilt. Kırışıksız da olu- nabiliyor demek… Ben kırkıma geldiğimde nasıl olacağım? Yediklerime çok daha dikkat etmem lazım. Öğlen yemekte bol salata yiyeyim bari… Şu abur cuburu artık kesmeli… Offf.. Şimdi yine sadece salata diye niyetlenip tüm çeşitlerden dol- dururum tepsiye. Sahi yemeğe ne kadar kaldı? —    Saat 11.30. Daha bir saat var… Ben de atmam gereken maili atamadım hâlâ! Toplantı bir an önce bitse de işimi hal- ledebilsem! Arkadaşıma laf yetiştirmeye çalışırken; katılımcılardan bi-

muzlu pasta 1-

TOPLANTILAR MOPLANTILAR Düşüncelerle oynuyordu… Onları havaya fırlatıyor, değiştiriyor, elinden kaçırıyor, sonra yakalıyor; imgelerle onları yanar döner yapıyor, paradokstan kanatlar takıp uçuruyordu. Oscar Wilde Şimdi günler nasıl geçiyor derken, haftanın minimum beş gününü geçirdiğimiz iş yerlerimizdeki en büyük faaliyetimiz olan toplantıları mercek altına almamak olur mu? Olmaz! Bazen bütün gün geçer o toplantılarda, biri biter diğeri başlar. Ama bazen ortalık sakindir. Ajanda o gün boştur. İnsan boş hisseder kendini, sanki bir işe yaramıyormuş gi- bi… Çoğu zaman şikâyet edilir, “Ömrümüz toplantıda geçiyor, ne zaman iş yapacağız biz?” denilir. Ama toplamışız bir gün olduğunda da durum garipsenir. O toplantılar arası koşturmaca farkında olmadan bizi daha verimli kılar aslında. Aksi durumda gevşenir… Bir yerde okumuştum, “Dikkat en fazla yirmi dakika topla- nabilir,” diye. Gerçekten aralıksız yirmi dakika dikkat topla- nabiliyorsa bravo vallahi! Çünkü biz otuzlu yaş kadınlarının beyinleri öyle bir çalışıyor ki, bir yandan o toplantıları idare ederken, diğer yandan kafamızın içindeki diyaloglara

duyguların rengi -2

25 Mayıs 2013

duyguların rengi -2   Kişilik Yaşlandıkça sosyal ilişkilerde azalma gözlenir. Yenilikle- re, yeni şeyler yapmaya ve öğrenmeye karşı yaşlılar uıtucu olur. Çevreye ilgileri azalır, sosyal ilişkileri gittikçe azalır. Bu durum genellikle yapamamaktan ve hareket zorlukların- dan kaynaklanır. Ölümler nedeniyle sosyal çevreleri azalır, yeni ilişkiler kurmak zorlaşır. Yaşlılıkta kişiler aşırı tutum- lulaşır, mal ve para düşkünlüğü artar. Gerçekte çok da ge- rek duymadıkları, duymayacakları şeylere aşırı bağımlılık göstermeye başlarlar. Aslında yaşlılık dönemi Erikson tarafından benlik bü- tünlüğünün tamamlandığı dönem olarak tarif edilir. Bu- nun anlamı kişinin geçmiş yaşannların tümünün kendine ait olduğunu kabullenişi, geçmişle ilgili pişmanlıklar ve öz- lemler taşımamasıdır. Bunu sağlayabilen yaşlılar için gele- cek belirlidir, ölümden korkmazlar. Gençlere kızmaz, onla- rın haklarına saygılı olur ve önem verirler. •Tüm bu gelişimleri, yaşlının daha önceki kişilik özellik- leri, yaşlılıkla birlikte oluşan hastalıklar, aldığı ilaçlar, kişisel kayıplarla bağlannlıdır. Hastalıklar ve ilaçlar yaşlının zihin- sel, bedensel ve kişilik gelişimini olumsuz etkileyen durum- lardır.

duyguların rengi 1

25 Mayıs 2013

duyguların rengi  1   Açın gazeteleri, dergileri sayfa sayfa zayıflama diyetleri, şişmanlığın tehlikeleri bir yanda. Öte yanda “Ne kadar za- yıf, o kadar güzel” haberleri, adeta bir deri bir kemik kadın görüntülerine övgüler… Gözden kaçan küçük haberler, “Yediklerini kusarak formunu koruyormuş” yazan ve alnn- da bir diyet listesi, bir diyet ürün reklamı, koca bir manşet: ŞİŞMANLIK KÖTÜDÜR, SAĞLIKLI VE HEMEN ZA- YIFLAYIN”. Evet, şişmanlık gerçekten kötüdür ve hastalık olabilir. Peki ya zayıflık hastalık olabilir mi? “Bedeninizin başkaları tarafından nasıl görüldüğü” sorusunun ön planda olduğu ergenlik dönemindeyseniz, günün modası zayıf kadınsa, aç- 108tığınız her yerde zayıf mankenler görüyorsanız, hele hele te- levizyon seyrederken, o zayıf mankenlerin çok beğenildiği- ni gözlüyorsanız; zayıflık bir hastalık haline gelebilir. Tüm bunlar, anne-çocuk ilişkisinde sorun, bağımsız olma isteği, kendi bedenini kontrol altına alma gibi psikolojik etkenler- le birleşince ortaya tedavisi zor, sonucu pek de hoş olma- yan bir şekilde zayıflık, anoreksiya nervoza hastalığı olarak belirebilir. Nedir

Sayfa 9 of 43 1 7 8 9 10 11 43