SEVGİLİYE NAMELER

    Model Detayları

    • Kayıt Tarih: 21 Haziran 2013 10:14:17
    • Bitiş Tarihi: Bu ilanin süresi doldu

    Model Açıklaması

     

    SEVGİLİYE NAMELER

    çıran sihirbaz misali, önce gücünü yitirdiğini anladı,
    hemen ardından Lııxemburg’u da yitirdi.
    Ayrılmaları kesinleştikten sonra, 1907’de, ayrı ya
    şamaya başladılar; ayn ama iki yabancı olarak değil
    Jogiches’in onu geri kazanma çabaları sonuç vermedi
    ıstırap girdi aralarına, hiddet girdi, ama kanbağı kop-
    madı. Birlikte çalışmayı sürdürdüler: gençliklerinin
    toplumsal devrim düşleri el değmemiş temizliklerini ko-
    ruyordu.
    Luxemburg’un yaşamında başka aşk hikâyeleri de
    oldu, anlamsız, küçük maceralar. Belki de Jogiches’e.
    ya da kendine, ispatlamaya çalıştığı bir şeyler vardı
    «Senin sevgine ihtiyacım yok… Onsuz da yaşayabili-
    rim» diye yazmıştı bir zamanlar Jogiches’e. Oysa ne o
    zaman, ne de daha sonra, bunu başaramadı. Yıllarca
    önce, bir karşılık görmemenin kızgınlığı içinde, «Seni öl-
    dürebilirim!»» diye haykırmıştı. Onu öldürmedi. Yaşam
    taklidi bir şeyi tek başına sürdürdü – 1919 Ocağında
    öldürülünceye kadar. Aradan iki ay geçmeden, onun ka-
    tillerinin izini süren Jogiches de aynı biçimde öldü
    rülecektiv
    Kadın olarak ve Musevi olarak Luxemburg ezilen
    iki sınıfı temsil ediyordu. Onun gençlik yılları, her iki-
    sinde de tedirgin kıpırtıların başladığı yıllara rastlar.
    Polonya’da kadınların durumu Avrupa’nın öteki
    Katolik ülkelerindeki kadınların durumundan pek fark-
    lı değildi: Yüzyıllar boyu alçakgönüllü ve yumuşakbaş-
    lı olmanın erdemleri öğretilmişti onlara; feodal-babaer-
    kil aile ortamlarında günah ve cezalandırılma korkusuy-
    la yetiştirilmişlerdi. Toplumsal konumuna göre kadın-
    dan ya kendine uygun bir erkekle topraklarını birleştir-
    mek ya da toprak işleyecek çocuklar doğurmak ama-
    cıyla yararlanılmıştı. Polonya folklorunda, ve belki de
    gerçekte, ilk «özgürleşen»» kadın, kocasını zehirleyerek
    ekonomik ve dolayısıyla kişisel, bağımsızlığını kazan
    mış bir duldu.Diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi Polonya’da da
    sanayileşme var olan düzeni sarstı; para ve iktidar el
    değiştirdi. Feodal seçkinler —yani Katolik Kilisesi ve
    babadan oğla geçen soyluluk kurumu— yeni bir elitin
    doğumuna tanık oluyordu: burjuvazi. Yoksullaşan soy-
    lular artık ne kahraman şövalyeleri ne de duygulu genç
    kızları besleyebiliyordu. O güne dek, gücü babasının
    soyundan ve mülkünden kaynaklanan erkek bundan
    böyle zihinsel ve fiziksel yetenekleriyle kendini kanıtla-
    mak zorundaydı. Aynı konumdaki parasız kadınsa kâh-
    yalık görevini yüklenmekle, ailesini iflastan kurtara-
    bilmek için bir yeni-zenginle evlenmek arasında seçim
    yapmak durumundaydı. Yeni refah sınıfı, bir önceki-
    lerden pek farklı olmayan bir tutumla, kadını, ya ser-
    vetini daha da artırmak ya da o günlerde pek makbul
    olan bir aile armasına sahip olabilmek için kullanmak-
    taydı. Yeni yeni palazlanan aydınlar arasında, meslek-
    lere ilişkin rekabet iki cins arasındaki çekişmeyi daha
    da belirginleştirmekteydi. Sayıları hızla artan kentli
    proletarya içindeyse kadın en alt tabakanın da altında
    yer alıyordu.
    Toplumsal sınıfların bu yeniden düzenlenişi Muse-
    vileri de etkiledi. On üçüncü yüzyıla dek uzanan ayrı-
    calıklar ve kısıtlamalar, bin sekiz yüzlerin ortalarında
    değişmeye başladı. Ayrıca küçük kasaba ve köylerden
    kentlere göç arttı. Kente göçen Musevilerden birkaçı
    bilimde, serbest mesleklerde ve ticarette belli yerler el-
    de ettiler; çoğu proleterleşti, geri kalanlar lumpenpro-
    letarya saflarına katıldılar. Luxemburg ailesi de küçük
    bir kasabadan Varşova’ya gelip yerleşenlerdendi. Eğitim
    görmüş, toplumla bütünleşmiş çoğu Museviler gibi, ken-
    dilerini Leh sayıyorlar, çocuklarının çağdaş eğitim ola-
    naklarından yararlanmasını istiyorlardı. Luxemburg’un
    babası Polonya’nın bağımsızlığı davasına inanmış tipik
    Musevilerdendi. Bunların çoğu yeni değişikliklere yol
    açacak olan 1863 ayaklanmasını desteklemişlerdir.««Kadınlar Savaşı» olarak anılan bu ayaklanma, ka-
    dınların tertipçi ve silh arkadaşları olarak da başarı ka-
    zanabildiklerini kanıtlamıştır. «Direnişin coşkusunu ve
    bu uzun, umutsuz mücadeleyi Polonyalı kadınların göz-
    lerindeki pırıltıya ve soylu ruhlarına bağlayan») Rus
    tarihçileri önemli bir yanlışa düşmüşlerdir.5 Bir zamanın
    tutsakları birer savaşçıya dönüşmekteydi; yalnız kadın-
    ca erdemlerinin değil, çalışma ve düşünme yetenekleri-
    nin kendilerine teslim edilmesini istiyorlardı. Başlangıç-
    taki —erkeklere öykünen, evliliği lanetleyen, çevreyi hi-
    çe sayan— tutumları «çirkin» olarak nitelendiyse, «iğ-
    renç» bulunduysa, unutulmamalıdır ki onlar da ancak
    «bakire», «bebek» ya da «melek» muamelesi görmekten
    iyice bunaldıkları için Kiliseyi, geleneği ve toplumu
    karşılarına alabilmişlerdi. Tüllerini, kadifelerini bir ya-
    na atıp, hesaplaşılacak bir toplumsal güç olarak ortaya
    çıktılar.
    Gariptir, ekonomik ve siyasal baskılar kadınların
    erginleşme sürecini kolaylaştırdı. Sözgelimi, Varşova’
    daki ilk toplu grevlerden biri Çarlık polisinin kadın iş-
    çileri sokak kadınlarıyla aynı sağlık muayesinden geç-
    meye zorlaması sonucu patlak vermiştir. Sınıfsal fark-
    lara rağmen kadınların kaderlerindeki benzerlik onları
    kolayca bir araya getiriyordu: Kilisenin baskısı altında
    ezilen Polonyalı kadınlar, parya muamelesi görmekten
    bezen Musevi kadınlar, konaklarından ve gettolarından
    dışan fırlamış, birlikte bireysel özgürlük savaşı ver-
    mekteydiler. Gazete ve roman sayfaları da bu savaşın
    alanları içindeydi. Madame Bovary, yaşama karşı olan
    duygusal tutumunun, Anna Karenina trajik tutkusu-
    nun kurbanı olurken, Eliza Orzeskowa’nın 1873’te yayın-
    lanan ünlü romanının kahramanı Marta, emek pazarın-‘
    da işe yaramazlığının bedelini yaşamıyla ödüyordu. Eko-
    nomik rekabet nedeniyle Musevilere karşı artan ırk ay-
    rımcı tutum, kadınlar sözkonusu olduğunda cinsel hoş-

    İlan ID: 7016050c33656a7c

      

    Bir Cevap Bırakın

    Yorum yazmak için giriş yapmalısınız.